Tevhid sözlükte herhangi bir şeyi “bir kılmak” anlamına gelen “vahade” fiilinden türemiştir. Terim anlamı ise Allah Teala’nın ibadette birlenmesi demektir.
Kelime-i Tevhid’in Tarifi ve Kısımları
La ilahe illallah kelime-i tevhidinin manası ise; “Allah’tan başka ibadet edilmeyi hak eden hiçbir ilah yoktur” demektir. Allah Subhanehu ve Teala’nın varlığını, rabliğini, ilahlığını, isimlerini, sıfatlarını ve ibadete sadece O’nun layık olduğunu kesin bir şekilde tasdik etmek, tam bir ikrar ve eksiksiz bir itiraftır. Kulun davranışlarında eserleri görülecek şekilde kalbin buna tam bir teslimiyetidir.
Abdurrahman bin Hasen (rahimehullah) şöyle demiştir: “La ilahe illallah kelimesi ‘Allah’tan başka ibadet edilmeye layık kimse yoktur’ manasına gelir. Bu ifade Kur-an’ın birçok yerinde olanca açıklığı ile vurgulanmıştır.” [1]
Allah Subhanehu ve Teala’ya iman; tevhidin üç türüne inanmayı ve gerekleriyle de amel etmeyi gerekli kılar. Bunlar: Rububiyet, uluhiyet, isim ve sıfat tevhidi’dir.
İmam İbn Ebi’l-izz (rahimehullah) tevhidin bu üç türü hakkında şöyle demiştir: “Tevhid, üç türü ihtiva etmektedir: (1) Sıfatlara dair açıklamalar. (2) Rububiyet tevhidi: Her şeyi yaratanın yalnızca Allah olduğunun açıklanmasını içerir. (3) Uluhiyet tevhidi: Allah’ın, O’na hiçbir şeyi ortak koşmaksızın tek kendisinin ibadet olunma hakkında sahip olmasını kapsar.” [2]
Rububiyet Tevhidi:
Rububiyet, Allah Teala’nın “Rab” ismine nisbet edilmiş bir kelime olup sözlük anlamı itibari ile “rablik” demektir. Rab kelimesi: Terbiye edici, mülk ve iktidar sahibi, efendi, düzenleyici, idareci, nimet verici, tamamlayıcı, yönetici gibi manalara gelir.
Rububiyet tevhidi, yalnızca Allah Teala’nın her şeyin Rabbi, mâliki, yaratıcısı ve rızık vericisi olduğunu; hiçbir ortağının bulunmadığını, eşinin ve denginin olmadığını, ölümsüz hayat sahibi ve kainatın her daim idarecisi olduğunu, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısı olduğunu, kainatı idare ettiğini, orada her türlü tasarrufa sahip olduğunu, hakimiyetin ve idarenin tamamıyla O’na ait olduğunu, göklerde ve yerde var olan her şeyin O’nun kulu olup O’nun idaresi ve egemenliği altında bulunduğunu kesin bir şekilde kabul etmek ve kâmil manada ikrar etmektir.
Allah Teala tüm mahlukatın tek gerçek Rabbi’dir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“(Allah) Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbi’dir. Şu halde O’na ibadet et ve O’na ibadette kararlı ol. Hiç O’nun adaşı (dengi ve benzeri) olan birini biliyor musun?” (Meryem, 19/65)
“İşte Rabbiniz Allah budur. O’ndan başka ilah yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. Öyleyse yalnız O’na ibadet edin. Zira O, her şeye vekildir.” (En’âm, 6/102)
Yaratmak rububiyetin bir gereği olarak Allah Teala’ya mahsustur:
“İyi bilin ki! Yaratmak da, emretmek de O’na aittir. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.” (A’râf, 7/54)
Yaşatmak rububiyetin bir gereği olarak Allah Teala’ya mahsustur:
“Yaşatan ve öldüren O’dur.” (Mu’minûn, 23/80)
Rızık vermek rububiyetin bir gereği olarak Allah Teala’ya mahsustur:
“Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.” (Zâriyât, 51/58)
Tasarrufta bulunmak rububiyetin bir gereği olarak Allah Teala’ya mahsustur:
“Bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkü tasarrufu Allah’a aittir. O, dilediğine azab eder, dilediğini de bağışlar. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Mâide, 5/40)
Hükmetmek rububiyetin bir gereği olarak Allah Teala’ya mahsustur:
“Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah’ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri ettiler (kanun olarak belirledir)?” (Şûrâ, 42/21)
“Hüküm vermek yalnızca Allah’a aittir.” (Yûsuf, 12/40)
“O, hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez.” (Kehf, 18/26)
Anlaşılacağı üzere rububiyet tevhidi, Allah Subhanehu ve Teala’yı rabliğinde birlemektir. Bu da O’ndan başka rab kabul etmemektir. Yaratmayı, yaşatmayı, hükmetmeyi, rızık vermeyi ve tasarrufta bulunmayı Allah Subhanehu ve Teala’ya has kılmaktır. Aynı şekilde rububiyetin gereklerinden olan terbiye etme, yetiştirme ve geliştirme, fayda ve zarar verme, hidayete ulaştırma, delalette bırakma, yardım ve imdat etme ve günahları bağışlama gibi rabliğin gereği olan fiillerinde Allah Azze ve Celle’yi birlemek; bir kılmaktır. Bu sebeple hiçbir kimse zikredilen ve de zikredilmeyen rububiyetin gereği olan diğer fiillerde Allah Azze ve Celle’yi birlemeden O’na geçerli bir şekilde iman etmiş olamaz.
Uluhiyet Tevhidi:
Uluhiyet ilahlık demektir. İtaat ve ibadet edilen, kalplerin kendisine bağlanıp tapındığı ma’bud anlamındaki “ilah” çoğulu “âlihe” kelimesinden türemiştir.
Uluhiyet tevhidi, kulların kendi fiillerinde yani ibadetlerinde Allah Subhanehu ve Teala’yı birlemeleri, sadece O’na ibadet etmeleri demektir. Bu sebeble, bu tevhide ibadet tevhidi de denilir.
Uluhiyet tevhidi, İslam dininin başlangıcı ve sonudur. İnsanlığın yaratılış gayesidir. Allah’ın insanı yaratmış olduğu temel gayenin sıhhat bulabilmesi için dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, ibadette Allah’ı tevhid etmektir. İnsanoğlunun yaratılış gayesi “Allah’a ibadet” etmek değil aşağıda verdiğimiz ayette belirtildiği gibi “sadece Allah’a ibadet” etmektir. Bu iki cümle arasındaki fark aşikârdır. Zira insan hem Allah’a hem de Allah’tan başka ilahlara ibadet ederek “Allah’a ibadet” emrini yerine getirebilir.
Ancak Allah Subhanehu ve Teala’nın istediği bu değildir. Buna karşılık istenilen ise Allah’tan başkasına ibadeti reddederek sadece Allah’a ibadet etmek, ibadette Allah’tan başkasına hisse ayırmamaktır. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Ben cinleri ve insanları, sadece bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56)
Sadece Allah’a kulluk etmek için yaratılan insanoğluna gönderilen tüm rasullere vahyedilen şey, alemlerin rabbi olan Allah Subhanehu ve Teala’nın yegane ilah olduğu ve ibadetin yalnızca O’na yapılması gereğidir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Senden önce hiçbir rasul göndermedik ki ona : ‘Şüphesiz, benden başka ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin’ diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiyâ, 21/25)
“Şüphesiz her ümmete : Allah’a ibadet edip, tağuttan kaçınsınlar diye rasuller gönderdik.” (Nahl, 16/36)
Allah Subhanehu ve Teala dışında kendisine tapılanların tamamı sahte ve bâtıldır. O’nun dışında hiçbir şey hiçbir mekanda ve hiçbir zamanda ibadet olunmayı hak etmemiş ve etmeyecektir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Allah’u Teala şöyle buyurdu: İki ilah edinmeyin! O ancak tek ilahtır.” (Nahl, 16/51)
“Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir, onu bırakıp da taptıkları ise bâtıldır. Şüphesiz Allah çok yücedir, pek büyüktür.” (Lokmân, 31/30)
İbadet olarak bildirilen her ne varsa ancak Allah Teala içindir. O’ndan başkasına yapılamaz. Her kim olursa olsun hiçbir ibadette O’na ortak edilemez. Zira uluhiyet tevhidi hiçbir ortağı olmayan Allah Teala’yı gizli ve açık, sözlü ve fiili her türlü ibadette birlemek, itaati O’na has kılmak, namaz, oruç, zekat, hac, dua, hüküm ve yardım isteme, medet umma, sığınma, adak, kurban, tevekkül, ümit, sevgi, saygı ve korku gibi ibadet çeşitlerinden hiçbirini O’ndan başkasına yapmamaktır. Kulların bu tür ibadetleri sadece Allah’a sunması ile uluhiyet tevhidi gerçekleşir. Bu ve benzeri ibadet türlerini Allah’tan başkasına sunmak ise uluhiyette şirktir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Allah’a (tevhid üzere) ibadet edin ve ona hiçbir şeyi şirk (ortak) koşmayın.” (Nisâ, 4/36)
“De ki : Şüphesiz benim, namazım da, diğer ibadetlerimde yaşamam da, ölümüm de alemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’âm, 6/162)
Anlaşılacağı üzere uluhiyet tevhidi, Allah Teala’nın hak ve gerçek ilah olduğuna, O’ndan başka ibadeti hak eden ilah bulunmadığına ve O’nun dışındaki tüm ilahların sahte ve bâtıl olduğuna kesin olarak inanmak ve hiçbir ibadeti ondan başkasına yapmamaktır. Bu sebeble hiçbir kimse yaptığı ve yapacak olduğu ibadetlerin tamamında Allah Azze ve Celle’yi birlemeden O’na geçerli bir şekilde iman etmiş olamaz.
İsim ve Sıfat Tevhidi:
İsim ve sıfat tevhidi, Allah Subhanehu ve Teala’nın tüm isim ve sıfatlarını Kur-an ve Sünnet’te geldiği gibi kabul ederek bu isim ve sıfatlarda O’na ortak koşmamak; eş, benzer ve denk tanımamak demektir.
İsim:
Kur-an ve Sünnet’te Allah Subhanehu ve Teala’nın zatını ifade etmek için kullanılan kelimedir. Sıfat : Kur-an ve Sünnet’te Allah Subhanehu ve Teala’nın vasıflarını ifade etmek için kullanılan kelimedir.
İsim ve sıfat tevhidi, en güzel isimlerin ve en kâmil sıfatların Allah Subhanehu ve Teala’ya ait olduğunu tasdik ederek O’nu, bu isim ve sıfatlarda tahrif (değiştirme), ta’til (işlevsizleştirme), tekyif (keyfiyetlendirme), temsil (benzetme) ve teşbihten uzak bir şekilde birlemektir. Ehl-i Sünnet’in isim ve sıfat tevhidindeki menheci, Kur-an ve Sünnet ile bildirilen tüm isim ve sıfatları geldikleri gibi Allah Azze ve Celle’ye yakışır bir şekilde kabul etmek esası üzerine kurulmuştur.
İbn Teymiyye (rahimehullah) şöyle demiştir: “Sıfatlar konusundaki tevhide gelince, bu konuda takip edilmesi gereken esas şudur: Allah’ın bizzat kendisi ve Rasullerinin gerek ispat ve gerekse nefyetme açısından vasıflandırdıkları şeylerle vasıflandırılmasıdır. Kendisinin, kendisi hakkında ispat ettiğinin kabul edilmesi ve nefyettiğinin de red edilmesidir. Şu bir vakıadır ki, ümmetin selefi ve imamların yolu, tekyif, temsil, tahrif ve ta’til olmaksızın Allah’ın kendisi hakkında ispat ettiği (bildirdiği) sıfatları ispat etmektir.” [3]
En güzel isimler en kâmil sıfatlar Allah Teala’ya aittir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimleriyle dua edin. O’nun isimleri hakkında yanlış yola sapanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.” (A’râf, 7/180)
Allah Teala’nın, zatı diğer zatlara benzemediği gibi sıfatları da aynı şekilde mahlukatın sıfatlarına benzemez. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” (Şûrâ, 42/11)
“O’nun hiçbir dengi yoktur.” (İhlâs, 112/4)
Allah Teala’nın sıfatlarının manaları bilinmekle birlikte keyfiyetleri ve hakikatleri mahlukat (yaratılmış olanlar) için meçhuldür (bilinmezdir). Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Bilgice Allah’ı kavrayamaz (anlayamazlar).” (Tâhâ, 20/110)
Allah Teala’ya ait tüm isimlere iman etmek gereklidir. Allah Subhanehu ve Teala’nın isimlerinden topluca bahseden ayetlerden bazıları şunlardır. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Allah, (o Allah’dır ki) O’ndan başka ilah yoktur ; O, Hayy’dır, Kayyum’dur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir ki? Onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir. O’nun ilminden, yalnız kendisinin dilediği dışında hiçbir şeyi kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır, onları koruyup gözetmek kendisine ağır gelmez. O, Aliyy’dir, Azim’dir.” (Bakara, 2/255)
“O, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen alemi de bilendir. O, Rahman’dır, Rahim’dir. O Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. Melik’tir, Kuddüs’tür, Selam’dır, Mü’min’dir, Müheymin’dir, Aziz’dir, Cebbar’dır, Mütekebbir’dir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki, Halık’dır ; Bari’dir ; Musavvir’dir. Güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir. O, Aziz’dir, Hakim’dir.” (Haşr, 59/22-24)
“Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih etmektedir. O, Aziz’dir, Hakim’dir. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Diriltir ve öldürür. O, her şeye gücü yetendir. O, Evvel’dir, Ahir’dir, Zahir’dir, Batın’dır. Her şeyi hakkıyla bilendir. O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva edendir. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O, sizinle beraberdir, Allah yaptıklarınızı görendir. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. İşler (tamamıyla) Allah’a döndürülür. Geceyi gündüze bağlayıp katar, gündüzü de geceye bağlayıp katar. O göğüslerin özünde (göğüslerde saklı) olanı hakkıyla bilendir.” (Hadîd, 57/1-6)
Allah Subhanehu ve Teala’nın yukarıdaki ayetlerde geçen isimlerine iman etmek gerekli olduğu gibi, Kur’an ve Sünnet’te geçen zikredilen ve zikredilmeyen diğer isimlerine de topluca iman etmek, tevhid ehli olmanın bir gereğidir.
Allah Teala’ya ait sıfatların tamamına iman etmek gereklidir. Kur-an ve Sünnet’te birçok sıfatı bildirilmiştir. Onlardan bazıları şunlardır:
Hayat sıfatı:
“O, Hayy (daim diri) olandır. O’dan başka ilah yoktur. Öyleyse dini yalnızca kendisine halis kılanlar olarak O’na dua edin.” (Mü’min, 40/65)
Evvel ve Ahir sıfatları:
“O, Evvel ve Ahir’dir. Zahir ve Batın’dır. O her şeyi hakkıyla bilendir.” (Hadîd, 57/3)
İlim sıfatı:
“Muhakkak ki Allah, her şeyi çok iyi bilendir.” (Tevbe, /115)
Semi ve Basar sıfatları:
“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. Semi’dir (işitendir) Basir’dir (görendir).” (Şûrâ, 42/11)
Kudret sıfatı:
“(Bütün) Mülk elinde bulunan Allah ne yücedir. O, her şeye hakkıyla kadirdir (gücü yetendir).” (Mülk, 67/1)
İrade sıfatı:
“O, bir şeyi dilediği zaman, ona emri yalnızca ‘ol’ demesidir ; o da hemen oluverir.”(Yâsîn, 36/82)
Kelam sıfatı:
“Eğer müşriklerden biri, senden ‘eman’ isterse, ona eman ver ; ta ki Allah’ın kelamını dinlemiş olsun.” (Tevbe, 9/6)
Uluvv sıfatı:
“Onlar üstlerindeki rablerinden korkarlar.” (Nahl, 16/50)
İstiva sıfatı:
“Rahman Arş’a istiva etti.” (Tâhâ, 20/5)
Nefs sıfatı:
“Rabbiniz kendi nefsi üzerine rahmeti yazdı.” (En’âm, 6/54)
Yed sıfatı:
“(Allah) Dedi ki : Ey İblis, iki elimle yarattığıma (Adem aleyhisselam’a) seni secde etmekten alıkoyan neydi?” (Sâd, 38/75)
Vech sıfatı:
“Ancak celal ve ikram sahibi Rabbinin yüzü baki kalacaktır.” (Rahmân, 55 /27)
Ayn sıfatı:
“(Ey Musa) Gözümüzün önünde yetişesin (büyüyesin) diye kendimden sana bir sevgi bırakmıştım.” (Tâhâ, 20/39)
Bunlar ve Kur-an ve Sünnet’te bildirilen diğer tüm isim ve sıfatlar geldiği gibi tahrif, ta’til, tekyif ve temsil etmeden, Allah’a yakışır bir şekilde manası malum keyfiyeti ise meçhul olarak iman etmek, tevhidin gereği; selefin menheci ve Ehl-i Sünnet’in nişanesidir.
Anlaşılacağı üzere isim ve sıfat tevhidi, Allah Subhanehu ve Teala’yı isim ve sıfatlarında birlemektir. Allah Teala’nın en güzel isimlerinin ve en kamil sıfatların sahibi olduğuna inandıktan sonra bu isim ve sıfatlarda hiçbir şeyi O’na ortak koşmamaktır.
Kur-an ve Sünnet ile bildirilen tüm isim ve sıfatları geldiği gibi ehli sünnet menheci üzere kabul etmektir.