Ana Sayfa > Dini Bilgiler > Kelime-i Tevhid’in Şartları

Kelime-i Tevhid’in Şartları

La ilahe illallah kelimesinin fertleri ve toplumları kurtuluşa sevk edebilmesi ancak bir takım şartlarıda beraberinde gerekli kılmaktadır.

Kelime-i Tevhid’in Şartları

Şart, bir şeyi kabul etmek ve ettirmek manalarına gelir. Istılahta ise, yok olması halinde hükmünde yok olacağı, var olması halinde ise bizatihi hükmün varlığının veya yokluğunun gerekli olmadığı şeydir. Yani bir şeyin şartı demek, eksik olma durumunda o şeyi geçersiz kılan şey demektir.

La ilahe illallah kelimesinin fertleri ve toplumları kurtuluşa sevk edebilmesi ancak bir takım şartlarıda beraberinde gerekli kılmaktadır. Nasıl ki; namaz, oruç ve diğer ibadetlerin Allah katında kabul olabilmesi için yine Allah tarafından sınırları kesin bir şekilde bildirilmiş olan şartları mevcut ise La ilahe illallah kelimesinin de söyleyen kimseye yüklediği yükümlülükler ve şartlar mevcuttur. La ilahe illallah kelimesinin şartlarından birisi eksik olduğunda ya da onu bozacak bir söz veya amel işlendiğinde artık bu tevhid kelimesi, söyleyenin cehennemden kurtulmasını sağlayamaz. Bu sebeble, rukûnleri ve şartları yerine getirilmeyen ibadetler kabul edilmediği gibi, rükûnleri ve şartları yerine getirilmeyen La ilahe illallah kelime-i tevhidi de, onu söyleyen kimseden kabul edilmeyecektir.

İbn Kayyım (rahimehullah) şöyle demiştir: “La ilahe illallah kelimesini tasdik edip doğrulamak demek, onun yükümlü kıldığı tüm hakları gereğince kavrayıp yerine getirmektir ki işte bu da İslam şeriatı demektir. Kısaca İslam şeriatı, bu tevhid kelimesinin etraflı bir şekilde ortaya konması demektir. Onun tüm haberlerini tasdik edip doğrulamak, bütün emirlerine bağlanıp yerine getirmek, aynı zamanda bütün yasaklarından da kesinlikle uzak durmaktır. Gerçekte bunu tasdik edip doğrulayan kimse, o kelimenin gereklerini ve getirdiği yükümlülükleri yerine getirmekle ve aynı zamanda bu kelimenin tüm haklarını ifa edip korumakla sağlanır. Aynı zamanda mutlak olarak azaptan kurtulmanın yolu da bu kelime ile ve onun haklarını yerine getirmekle mümkündür.” [5]

İbn Recep el-Hanbeli (rahimehullah) ise şöyle demiştir: “La ilahe illallah’ı söyleyipde ona şahadet etmekten maksat cehennemden kurtulmayı ve cennete girmeyi gerektiren bir sebep olmasıdır. Bu gereklilik ise söylenen sözün şartlarının hepsinin bir arada bulunması ve onu ortadan kaldıracak bir durumun olmaması halinde geçerlidir. Tevhid kelimesini söyleyen kişide bu kelimenin şartlarından bir tanesi eksik olursa yahut  tevhid kelimesini söyleyen kimse bu kelimeyi ortadan kaldıracak söz veya amelde bulunursa artık bu tevhid kelimesi, söyleyenin cehennemden kurtulmasını ve cennete girmesini sağlamaz. Bu görüş Hasan ve Vehb bin Münebbih’ten nakledilmiştir. Bu konu hakkında söylenenlerin en güzeli ve en kuvvetlisi bu görüştür.” [6]

Başka bir rivayette ise, Vehb b. Münebbih kendisine ‘La ilahe illallah cennetin anahtarı değil midir? diye soran kimseye şu cevabı vermiştir:

“Elbette öyledir, ancak o açacak olan anahtarın dişleri varsa! Bilindiği gibi hiçbir anahtar dişsiz değildir. Şayet sen dişleri olan bir anahtar getirebilirsen senin için cennetin kapısı açılır, aksi takdirde açılmaz.” [7] 

İşte bu anahtarın dişleriyse La ilahe illallah kelimesinin şartlarıdır. La ilahe illallah’ın, ilim, yakin, ihlas, sıdk, muhabbet, inkiyad ve kabul olmak üzere yedi şartı vardır. Buna göre kelime-i tevhidin zikredilen şartları gerçekleşmediği sürece, kelime-i tevhid de bu şartlara bağlı olarak gerçekleşmeyecek, La ilahe illallah kelimesi kendisini söyleyen kişiye fayda vermeyecektir. Kelime-i tevhidin şartları ve bu şartların delilleri şöyledir:

1- İlim (Bilmek): La ilahe illallah kelimesinin red ve isbat ile kastedilen manasını yani tüm tağutların reddedilmesi gerektiğini, Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilahın olmadığını, gerçek ilahın O olduğunu, O’nun dışında hiçbir varlığın bu niteliğe sahip olmayacağını cehaleti ortadan kaldıran bir ilimle bilmektir. La ilahe illallah’ın anlam ve içeriğini bilmeden söyleyen bir kimse onu itikad edemez. Onu itikad edemeyen de müslüman olamaz.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“Bil ki, Allah’tan başka ilah yoktur.” (Muhammed, 47/19)

“Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır.” (Zuhrûf, 43/86)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

“Her kim ‘la ilahe illallah’ınmanasını bilerek ölürse cennete girer.” [8] 

2- Yakîn (Kesin İnanç): Yakîn, beraberinde şüphe olmayan kesin bilgiye denir. Şek, şüphe ve zannı ortadan kaldıran kesin bir inanç. Bir insanın müslüman olabilmesi için telaffuz etmiş olduğu La ilahe illallah cümlesinin içeriğine şek ve şüpheye yer bırakmayan bir iman ile inanması gerekir. Allah’ın rububiyetinde, uluhiyetinde, isim ve sıfatlarında asla bir ortağının olmadığına, kainatı sevk ve idare edenin, insanların hayatına karışmak için peygamberler ve kitaplar gönderenin, kullarını hesaba çekenin, yağmurları yağdıranın, mahlukatı rızıklandıranın, hâsılı her şeyin yaratıcısının o olduğuna kesin bir şekilde inanmak lazımdır. Bu sayılanlara ve iman edilmesi zorunlu olan şeylere kesin bir şekilde iman etmeyenler, La ilahe ilalllah deseler de bunun kendileri için hiç bir faydası olmayacaktır. Çünkü onlar La ilahe illallah’ın bir şartını ihlal etmişlerdir. Bu kelimenin bir şartının dahi ihlal edilmesi halinde asla hakiki iman gerçekleşmeyecektir.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“Mü’minler ancak Allah’a ve Rasulüne iman eden, sonra da hiçbir şüpheye düşmeyen ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenlerdir. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir.” (Hucurât, 49/15)

“Onlar sana indirilene de, senden önce indirilene de inanırlar. Ahirete de yakinen inanırlar.” (Bakara, 2/4)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

“La ilahe illallah’a ve benim Rasulullah olduğuma şehadet ederim, Allah’ın huzuruna bu ikisinde şek etmeden çıkan kimse cennete girer.” [9] 

3- İhlas: La ilahe illalah’ın bir diğer şartı da ihlas’tır. İhlas, inanca ve amele dönük eylemlerin kabul edilmesindeki temel şarttır. O olmaksızın imanın ve amelin kabul edilmesi mümkün değildir. La ilahe illallah sözünde Allah Teala için ihlaslı olmak, sadece adet yerini bulsun diye veya taklit şeklinde gelişi güzel bu sözü söylememek, bununla halishane bir biçimde yalnızca Allah Teala’ya yaklaşmayı dilemektir.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“O halde Allah’a, O’nun dinine ihlaslı olarak kulluk et.” (Zümer, 39/2)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

“Kıyamet günü şefaatimle insanların en mutlu olacak olanı, kalbinden ya da içinden ihlas ile ‘la ilahe illallah’  diyen kimsedir.” [10] 

4- Sıdk (Doğruluk): Bu, sözü yalanın zıddı olan doğru bir şekilde söylemektir. La ilahe illallah sözünü söylerken kalbinin diline, dilinin de kalbine uyacak şekilde doğru ve birbirine uygun olması demektir.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“Andolsun ki, biz onlardan öncekilerini de imtihan ettik. Allah elbette (iman yönüyle) doğru olanları da bilir, yalancıları da bilir.” (Ankebût, 29/3)

“İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık’ derler. Onlar güya Allah’ı ve mü’minleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir. Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah’ta onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalan sebebiyle de onlar için elim bir azap vardır.” (Bakara, 2/8-9-10)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

“Allah’tan başka hakkıyla ibadete layık hiçbir ilahın olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve rasulü olduğuna samimi bir kalple şahitlik eden herkesi allah ateşe haram kılar.” [11] 

5- Muhabbet (Sevgi): La ilahe illallah sözünü, bu sözün gerektirdiklerini ve ifade ettiği şeyleri sevmek, yine bu sözün gereğince amel eden kimseleri sevmek, bu sözün gereklerine aykırı davrananlara ise buğz etmek. Kişi La ilahe illallah demesine rağmen Allah’ı, Rasulünü ve sevilmesi dini bir zorunluluk olan şeyleri sevmiyorsa veya bu kelimeye düşmanlık eden kimselere muhabbet gösteriyorsa, böylesi bir şahsın imanı sahih olmadığı gibi söylediği kelimenin de kendisine herhangi bir faydası yoktur.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar içinde Allah’tan başkasını (Allah’a) eş tutan kimseler vardır. Onlar onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgisi ise çok daha fazladır.” (Bakara, 2/165)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

“Üç şey kimde bulunursa imanın tadını bulur. Allah ve Rasulünü başka her şeyden çok sevmek ; Sevdiği kişiyi yalnızca Allah için sevmek ; Küfre dönmeyi, ateşe atılmak kadar kötü görmek.” [12]

6- İnkıyâd (Teslim olmak / Boyun eğmek): İnkıyâd tevhid kelimesi La ilahe ilallah’ın gerektirdiği şeylere rıza göstermek, boyun eğmek ve teslim olmaktır. İman etmenin temel niteliklerinden birisi de Allah ve Rasulü’nün emredip yasakladığı şeylere itiraz ve tenkit etmeksizin rıza göstermek, boyun eğmek ve teslim olmaktır. Allah ve Rasulü’nün belirlemiş olduğu hükümlere rıza göstermemek, boyun eğmemek, teslim olmamak veya itirazda bulunmak asla iman ile bağdaşmayan bir durumdur. Allah Teala’nın emrine teslim olmayan kimse, muvahhid (Allah’ı birlemiş) olamaz. O, sağlam kulpa (La ilahe illallah’a) da yapışmış olmaz.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“Kim amelinde ihlas sahibi olarak kendini samimiyetle Allah’a teslim ederse, muhakkak ki o, en sağlam kulpa (La ilahe illallah’a) yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah’a dayanır.” (Lokmân, 31/22) 

“Rabbinize dönün. O’na teslim olun.” (Zümer, 39/54)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

“Allah’a iman ettim, de ve istikamet üzere (emrolunduğun gibi) yaşa.” [13] 

7- Kabul: Bu sözün gerektirdiklerini gerek kalple, gerekse dille kabul ve ikrar etmek. Allah Teala, kafirleri azaplandırmasının nedeninin onların bu kelimeyi söylemeyip büyüklük taslamaları ve bu kelimeyi kabul etmemeleri olduğunu haber vermiştir.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“Çünkü onlara : Allah’tan başka ilah yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi.”(Sâffât, 37/35)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

“Nefsim, elinde olan Allah’a yemin ederim ki; arzusu benim getirdiğime tabi olmadıkça hiç biriniz iman etmiş olmaz.” [14] 

Anlaşılacağı üzere saydığımız bu şartlar yerine gelmediği sürece La ilahe illallah onu söyleyen kimseye fayda vermez ve sahibinin müslüman olması için yeterli olmaz. Zikredilen şartlar tamam olduğunda ise La ilahe illallah kelime-i tevhidi söyleyene fayda verir. Bugün ise insanların çoğu La ilahe illallah kelimesini telaffuz etmelerine rağmen, manasını bilmediklerinden ve şartlarından habersiz olduklarından dolayı bu kelimeye muhalif ve zıt olan her türlü fiil ve sözü bu insanların üzerinde görmek mümkündür.

Asırlar öncesindeki kelime-i tevhidi ilk söyleyen insanlara baktığımızda onlar bu kelimeyi söyledikten sonra hayatları tamamen değişiyor, cahiliyenin tüm pisliklerinden arınmış olarak Allah’a teslim oluyorlardı. Bu kelimeyi söyleyen insanlar zamanın tağutlarına başkaldırıyor, kalplerinde dinmeyen bir coşku hissediyorlardı. Ya günümüz insanları! Onlar bu kelimeyi söylüyor hatta söylemekle kalmıyor vird haline getirip sürekli ağzında tekrarlıyor. Ama hayatlarında değişen hiçbir şey yok!

Bu kelimeyi söyleyen ilk nesil ile bugünkü neslin arasındaki farkın sebebi şudur; onlar bu kelimeyi söyledikten sonra hakkıyla yaşamış, bugün insanlar ise bu kelimenin ne olduğunu, neyi kabul ettiğini bilmeden söylemiş ve halen söylemektedirler. O zaman ilk neslin anladığı gibi, bu kelime tekrar irdelenmeli ve kaybolan manaları, zaman içerisinde unutulan şartları tekrar gündeme getirilmelidir ki kelime-i tevhidi emrolunduğumuz gibi anlayalım ve yaşayalım.

Ve alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir