Cemaatle Namaz nedir fazileti nedir? işte cevabı…
Cemaatle namaz kılmanın fazileti:
İbn Ömer Radıyallahu anhuma’dan; Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.”811
Ebu Hureyre Radıyallahu anh’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’e gözleri görmeyen bir adam gelip: Ey Allah’ın Rasûlü! Benim elimden tutup, beni mescide getirecek kimsem yok, diyerek. Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem’den evinde namaz kılmak üzere kendisine izin vermesini istedi. Peygamber de ona izin verdi, fakat geri dönüp gidince onu çağırıp sordu: “Sen namaz için okunan ezanın sesini duyuyor musun?” Adam: Evet deyince, Peygamber: “O halde bu çağrıya cevap ver!” diye buyurdu.812
Ebu Hureyre Radıyallahu anh’dan: Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kişinin cemaatle namaz kılması, onun evinde ve pazarında kıldığı namaza göre yirmibeş kat daha fazladır. Şöyle ki; kişi güzelce abdest aldıktan sonra mescide gider de ancak namaz kılmak üzere çıkıp gitmişse, attığı herbir adım dolayısıyla mutlaka bir derecesi yükseltilir, o adımla bir günahı kaldırılır. Namaz kıldığı takdirde melekler de onun namaz kıldığı yerde kaldığı sürece ona: Allah’ım ona salât eyle (rahmet buyur), Allah’ım ona rahmet eyle! diye dua ederler. Sizden herhangi bir kimse namazı beklediği sürece namazda gibi devam eder.”813
Osman b. Affan Radıyallahu anh’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim: “Her kim yatsı namazını cemaatle kılarsa gecenin yarısına kadar namaz kılmış gibi olur. Kim de sabah namazını cemaatle kılarsa, bütün geceyi namazla geçirmiş gibi olur.”814
Cemaatle Namaz Kılmanın Hükmü
İlim ehli cemaatle namaz kılmanın hükmü hususunda farklı görüşlere sahiptir. Kimisi onun farz-ı kifâye olduğunu söylemiştir. Bir kısım onu yerine getirecek olursa, diğerlerinden günah kalkar. Kimisi müekked bir sünnet olduğunu söylemiştir, kimisi de o, namazın sıhhati için bir şarttır, demiştir.
Cemaatle namaz kılmak erkeklere beş vakit namaz için seferde ve ikamet halinde aynî (her kişi için) olarak vâcibtir. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Sen de aralarında bulunup, onlara namaz kıldırdığında bir kısmı seninle birlikte namaza dursun ve silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (diğerleri) arkanızda bulunsunlar. Namaz kılmamış olan bir diğer kısım gelsin, seninle beraber (bir rekat) namaz kılsınlar. Hem tedbirli bulunsunlar, hem de silahlarını alsınlar.” (en-Nisâ, 4/102)
Şâyet cemaatle namaz kılmak sünnet olsaydı, bu sünnetin düşmesi için en uygun mazeret elbette ki “korku” mazereti olurdu. Şâyet farz–ı kifaye olsaydı, birinci kesimin bu şekilde namaz kılmakla farzın düşmesi gerekirdi. O halde bu durum cemaatle namazın muayyen olarak her şahsa vacib (vacib-i aynî) olduğunun delilidir.
İbn Kesir -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: “Bu âyet-i kerimeden hareket ederek cemaatle namaz kılmanın vücubunu kabul edenlerin delil gösterme şekli ne kadar güzeldir! Çünkü cemaat için pek çok işin yapılmasına müsamaha gösterildiği görülmektedir. Eğer cemaat vacib olmasaydı, bunları yapmak hiç de uygun düşmezdi.”815
Korku halinde düşman, müslümanların karşısında durup savaşın kızıştığı bir zamanda cemaatle namaz kılma emri sözkonusu olduğuna göre; barış halinde cemaatle namaz kılmanın öncelikli ve daha güçlü bir vacib olacağı gayet açıktır.
Yağmur yağdığı vakit namazın cem’ edilmesi ise ancak cemaatle namaz kılma imkânını vermek içindir. Bu şekilde iki namazdan biri diğerine katılır, namaz kılanlar alışılmış vaktin dışında namazlarını edâ ederler. Oysa vakit, namazın vücubu için bir şarttır. Şâyet cemaatle namaz kılmak vacib olmasaydı, namaz için gerekli olan vakit şartı terk edilmezdi.
Ebu Hureyre Radıyallahu anh’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Şüphesiz münafıklara en ağır gelen namaz yatsı namazı ile sabah namazıdır. Eğer onlar bu iki namazda nelerin olduğunu bilselerdi, emekleyerek dahi olsa bu namazlara gelirlerdi. İçimden şunu geçirdim: Emir vereyim namaz için kamet getirilsin, sonra bir adama emredeyim, cemaate namaz kıldırsın. Sonra beraberlerinde odun demetleri bulunan bir grub insanla birlikte, namaza gelmeyen bir topluluğun yanına gideyim ve onlar içlerinde iken evlerini üzerlerine yakayım.”816
Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem cemaatle namaz kılmaktan geri kalanları münafıklıkla nitelendirmiş ve kendileri içlerindeyken evlerini ateşe vermeyi içinden geçirmiştir. Sünneti yapmaktan geri kalan bir kimse münafık sayılamaz. Eğer cemaatle namaz kılmak sünnet olsaydı, onu terkedeni yakmakla tehdit etmezdi. Eğer cemaatle namaz kılmak farz-ı kifaye olsaydı, Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem ve beraberindekiler ile birlikte bu farz yerine getirilmiş olurdu. Böyle bir şeyin olmadığı da görülmektedir. O halde hadis, cemaatle namazın farz-ı ayn olduğunun delilidir.
Ebu Hureyre Radıyallahu anh’dan şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’e gözleri görmeyen bir adam geldi. Ey Allah’ın Rasûlü, dedi. Beni mescide getirecek bir kimsem yok. Böylelikle Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem’den kendisine ruhsat verip, evinde namaz kılmak istediğini söyledi. Peygamber ona ruhsat verdi, fakat geri dönüp gidince onu tekrar çağırdı ve: “Namaz için okunan ezanı duyuyor musun?” diye sordu. Adam: Evet deyince, Peygamber: “O halde bu çağrıya icabet et (cemaatle namaza gel)” diye buyurdu.817
Ebu’l-Ahvas’tan, o Abdullah’tan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: “… Bizim gördüğümüz şuydu: Cemaatle namaza katılmaktan ancak münafıklığı bilinen münafık bir kimse geri kalıyordu. O kadar ki, kişi iki kişi arasında sürüklenerek getirilir ve nihayet safta durdurulurdu.”818
Cemaatle Namaz Kaç Kişi ile Kılınabilir ve Cemaatle Namaza Gelmeyenin Hükmü
Cemaat iki ve daha fazlası ile kılınır. Bu hususta görüş ayrılığı olduğunu bilmiyoruz. Malik b. el-Huveyris’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber Sallallahu aleyhi ve
sellem’in yanına arkadaşımla birlikte gittik. Yanından ayrılmak isteyince bize şöyle dedi: “Namaz vakti girdi mi ezan okuyun, sonra kamet getirin, sonra yaşça büyük olanınız size imam olsun.”819
Cemaatten geri kalan bir kimsenin durumu hakkında şu iki halden birisi söz konusudur: Ya cemaatten geri kalıp, tek başına namaz kılmakta mazur görülen bir özür sahibidir. Hastalık, korku ve bunun dışında mazur görülmesine sebep teşkil eden herhangi bir özür dolayısıyla cemaate katılamayan kimsenin durumu gibi. Böyle bir kimseye cemaatle namaz kılan kimsenin mükâfatı gibi sevab yazılır. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle buyurduğu sahih olarak rivâyet edilmiştir: “Kul hastalanır yahut yolculuğa çıkarsa, ona ikamet halinde ve sağlıklı iken yaptığı amellerin bir benzeri yazılır.”820
Yahut kişi cemaatle namaza mazeretsiz olarak gelmemiştir. Bu durumda namazı sahihtir, fakat vacibi terkettiğinden dolayı günahkârdır.
Bazı ilim ehlinin kanaatine göre cemaat namazın sıhhati için bir şarttır. Bunların bu görüşlerine göre şer’î bir mazereti olmaksızın tek başına namaz kılan kimsenin namazı bâtıldır.
Şu kadar var ki; bu görüş zayıftır. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Cemaatle namaz kılmak tek başına namaz kılanınkinden yirmi yedi derece daha faziletlidir.”821
Fazilet üstünlüğü ise, faziletçe kendisinden daha üstün bulunan halde de belli bir fazilet olduğunu gösterir. Bu halde böyle bir faziletin varlığı, onun da sahih olmasını gerektirir. Çünkü sahih olmayan bir amelde fazilet olmaz.
Bu görüşün sahipleri bu cevaba, bu hadisin mazereti olan kimse hakkında olduğunu belirterek cevab verirler. Fakat onların bu cevaplarını Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’in şu buyruğu reddetmektedir: “Kul hastalanır yahut yola çıkarsa sağlıklı ve mukimken yaptığı amelin bir benzeri ona yazılır.”
Cemaat erkekler hakkında vacib olmakla birlikte, kocalarının izniyle kadınlar hakkında mübahtır. Bu namaza katılmak için tesettüre riayet ederek herhangi bir süslenme ve koku sürünme sözkonusu olmadan gidebilirler, erkeklerle karışmaktan da uzak kalırlar, erkeklerin saflarının arkasında saf tutarlar.
Abdurrahman bin Âbis r.a.’den; “İbni Abbas r.a.’ya; “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bayram gününe katıldın mı?” diye sorulunca;
“Evet. Küçük yaşta olmasaydım katılamazdım. Kesir Bin Samit’in evi civarından bayrak getirilir, namaz kılındıktan sonra hutbe verirdi. Sonra Bilal r.a. ile kadınların bulunduğu yere doğru gider, onlara vaaz eder, sadaka vermelerini emrederdi.”822
Hafız İbni Hacer der ki; “Sonra kadınlara doğru giderdi” sözü, kadınların erkeklerden ayrı bir yerde olduğunu gösterir. “Yanında Bilal olurdu” sözü, kadınlara vaazın bir edebi olması veya şahitlik gibi ihtiyaçlar sebebiyle erkeklerden birinin hazır olması hikmetine binaendir. Zira Bilal r.a., Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetçisi ve zekat
toplama görevlisi idi. İbni Abbas r.a. ise, kendisinin de belirttiği gibi, küçük olması sebebiyle orada bulunmuştur.”823
Düşün ki, erkekler ve kadınlar, kalabalık cemaatler olmalarına rağmen, birbirlerine karışmamaya özen gösterilmiş, ihtilat men edilmiştir. Tek bir kadının erkekler ile beraber namaz kılması da bu hükme dahildir;
Enes r.a.’den; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, (süt teyzesi olan) annem Ümmü Süleym’in evinde namaz kılar, ben ve yetim kardeşim onun arkasında saf olurduk. Ümmü Süleym ise bizim arkamızda namaza dururdu.”824
Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınların erkeklerle ihtilat etmemesi için mescidinde kadınlara özel bir kapı tahsis etmiştir. Ebu Davud, Sünen’inde; “Kadınların Mescitlerde Erkeklerden Ayrı Tutulması” diye bir başlık koymuş ve İbni Ömer r.a.’dan şu rivayeti kaydetmiştir; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Şu kapıyı kadınlara ayırsak” buyurdu.”
Nafi der ki; “İbni Ömer r.a. ölünceye kadar bir daha o kapıdan girmedi.”825
Kadınlarla erkeklerin yolda karşılaşmamaları için erkekler, namaz bitişinde kadınlar mescidi terk edene kadar beklemekle emrolunurlardı.
Hind Bintul Haris r.a.’dan; Ümmü Seleme r.a. dedi ki; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirip selam verince, kadınlar derhal kalkarlar, Rasulullah ise kalkmadan önce bir müddet beklerdi.”
Zührî dedi ki; “Bunun sebebi, kadınların erkekler ile karşılaşmamaları içindir. Allahu a’lem.”826
Diğer rivayetin metni şu şekilde; “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namazı kılıp selam verince, kadınlar derhal evlerine dönmek üzere kalkarlardı.”827
Hafız İbni Hacer der ki; “Bu hadiste sakıncaya sebep olan şeye karşı ihtiyatlı olmak ve ithama sebep olabilecek konumlardan uzak durmak gereği vardır. Kadınların erkeklerle yolda karşılaşması, evde ihtilattan daha çirkindir.”828
İbni Kudame der ki; “Erkekler ve kadınlar bir imamın arkasında namaz kıldıkları zaman, selamdan sonra kadınlar çıkıncaya kadar erkeklerin beklemesi müstehaptır. Aksi halde kadın erkek ihtilatına sebep olunur.”829
Kadınlara gece namaza mescide çıkmaları için izin verilmesi, karanlığın örtücülüğü sebebiyle fitneden uzak olmaları yüzündendir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki; “Gece mescide gitmeleri için kadınlara izin veriniz.”830
Aişe r.a. diyor ki; “Kadınlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber namaz kılmak için sabah namazına koku sürünmeden ve yüzlerini de örterek katılırlar, namazı kıldıktan sonra, kimsenin onları tanıyamayacağı karanlıkta evlerine dönerlerdi.”831
Aynı şekilde kadınlardan, fitnenin davetçisi olan güzel koku ve süs bulundurmaktan sakınmaları istenmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki;
“Siz kadınlardan biriniz, mescide geldiği zaman koku sürünmesin.”832
“Herhangi bir kadın üzerine koku sürünmüşse bizimle yatsı namazına da gelmesin.”833
Aişe r.a. kadınların bu konuda gevşek davrandıklarını görünce şöyle uyarmıştır; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınların neler çıkardığını görseydi, İsrailoğullarının kadınlarının yasaklandığı gibi, bunları da mescide çıkmaktan yasaklardı.”834
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadınları, yolu ortalamaktan yasaklar, kenardan gitmelerini, erkeklerle ihtilat etmemelerini emrederek, yolda gidiş esnasında birbirlerine dokunmalarıyla fitneye sebep olmaktan sakındırırdı.
Ebu Useyd el Ensarî r.a.’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kadınlarla erkeklerin karışık bir halde yürüdüklerini görünce buyurdu ki;
“Kadınlar geri tarafa geçsin! Kadınların yol ortasından yürümeye hakları yoktur. Onlar kenarlardan yürümelidirler.” Bunun üzerine kadınlar kenardaki duvarlara o kadar yakın yürürlerdi ki, bazılarının elbisesi duvara takılırdı.”835
– Ebu Ömer Şeybani’den; “İbni Mesud r.a. kadınların Cuma günü mescide çıktıklarını görünce dedi ki; “Evlerinize dönmeniz sizin için daha hayırlıdır.”836
İbni Mesud r.a., kadınların evlerinde vakarla oturmalarını teşvik ederek dedi ki; “Şüphesiz kadın avrettir. Kadın dışarı çıkmada sakınca görmezse, şeytan bakışları
ona çevirtir ve denilir ki; “Sen bir kimseden hoşlanmasan ona uğramazsın.” Kadın dış elbisesini giyince ona denilir ki; “nereye gidiyorsun?” o da; “Hasta ziyaret etmeye veya cenazeye katılmaya ya da mescitte namaz kılmaya” der. Halbuki kadın, evinde yaptığı ibadet gibisiyle Rabbine ibadet edemez.”837
Kadınların erkeklerden ayrı tek başlarına birbirleriyle cemaatle namaz kılmaları sünnettir. İmamlarının kendilerinden olması ile onlara bir erkeğin imamlık yapması arasında fark yoktur. Çünkü kadınlar farzı eda ehliyetine sahib kimselerdendirler.
Abdullah b. el-Hâris’in kızı Um Varaka’dan gelen rivâyete göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem kendisini evinde ziyaret ederdi. Ona ezan okumak üzere bir müezzin de tesbit etmiş ve ona kendi evindekilere imam olmasını emretmişti. Abdu’r-Rahman der ki: Ben onun müezzinini oldukça yaşlı bir ihtiyar olarak gördüm838
Namazın Edâ edileceği Yer
Yüce Allah, Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem ümmetine yeryüzünün tamamını mescid ve abdest alıp temizlenecek yer kılmak suretiyle -diğer ümmetlerden farklı- bir özellik vermiştir. Çünkü diğer ümmetler ya kiliselerde, ya manastırlarda yahutta havralarda ibadet edebilmektedirler.
Câbir Radıyallahu anh’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Yeryüzü bana tertemiz, temizlenme aracı ve mescid kılındı. Herkim bir namaz vaktine erişirse, neredeyse orada namazını kılar…”839
İlim ehlinden bir kesim bu hadisi namazı evde cemaatle kılmanın ve yakın dahi olsa mescide gitmemenin caiz olduğuna delil göstermişlerdir. Bununla birlikte mescidde kılmak daha faziletlidir (derler). Başkalarının kanaatine göre mescidde namaz kılmak, farz-ı kifayeler arasındadır. Dolayısıyla yeter sayıda kimse bunu yerine getirecek olursa, diğerlerinden bu yükümlülük düşer. Onların dışındakilerin evlerinde cemaatle namaz kılmaları caiz olur.
Sahih olan ise mescidde cemaatle namaz kılmanın vacib olduğudur. Şâyet namaz mescidin dışında bir yerde kılınırsa sahihtir; fakat mescidi terkettikleri için günahkârdırlar. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle buyurduğu sahih rivâyetle sabittir: “…İçimden emir vererek namaz için kamet getirilmesini, sonra birisine emir vererek insanlara namaz kıldırmasını söylemek, sonra beraberlerinde odun demetleri bulunan bir takım kimseleri yanıma alarak namaza gelmeyen kimselere gidip, içlerinde bulundukları halde evlerini üzerlerine ateşe vermek istedim.”
Hadiste evlerinde namaz kılanlar istisnâ edilmemektedir. Böylelikle bundan mescidde namaz kılmanın vâcib olduğu anlaşılmaktadır.
Namaz İslâmın açıkça yerine getirilen şiârlarındandır. Namazın mazeretsiz olarak mescidde edâ edilmesi terkedilmemelidir. Mescidde cemaatle namazın kılınmasının farz-ı kifaye olduğu görüşünü kabul edenlerin kanaati uygulandığı takdirde, mescidlerden uzak kalmak, belki de büsbütün terk edilmeleri sonucu ortaya çıkar. Çünkü herkes mescide gider diye diğerine güvenecektir.
Diğer taraftan bu, açık ve sarih nasslarla da çatışan bir görüştür. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Şüphe yok ki kendilerine kitab verilenler bunun Rablerinden gelen bir hak olduğunu pek iyi bilirler. Allah onların yapageldiklerinden gafil değildir.” (el-Bakara, 2/144); “Her mescidde de yüzlerinizi (kıble tarafına) doğrultun.” (el- A’raf, 7/29)
Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’in Câbir tarafından rivâyet edilen: “…Yeryüzü benim için tertemiz, temizlenme aracı ve mescid kılındı…” hadisini namazın her yerde kılınmasının caiz olduğuna, mescidde kılınmasının ise daha faziletli olduğuna delil gösterenlere gelince, bu (hadis) mescidlerde cemaatle namaz kılmanın vücubunu ortaya koyan delillerle tahsis edilmiş umumi bir buyruktur.
Müslüman için daha faziletli olan, kendisi bulunmadan cemaatle namazın kılınmadığı mescidde namaz kılmaktır. Çünkü böylelikle o mescidde cemaatle namaz kılınmasına sebeb olmakla mescidi imar etmek sevabını elde etmiş olur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe iman eden… kimseler imar eder.” (et-Tevbe, 9/18) Buna insanların namaz kıldığı ve belli bir kişi gelip de imam olduğu takdirde cemaatle namazın kılındığı, gelmediği takdirde cemaatin dağıldığı bir mescidi örnek verebiliriz. Bu durumda böyle bir kimse için daha uygun olan bu mescidin imar edilmesi için burada namaz kılmaktır.
Bundan sonra daha faziletli olan, cemaat namazının cemaati çok olan mescidde kılınmasıdır. Meselâ, iki mescid bulunup da birisinin cemaati diğerinden daha fazla ise, evlâ olan cemaati daha fazla olana gitmektir. Çünkü toplu bulunmak sebebiyle rahmet ve sekînet nâzil olur, dua daha kapsamlı olur, kabul edilme ümidi daha yüksek olur. Çünkü Ubeyy b. Ka’b Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem’den şu hadisi rivâyet etmektedir: “…Kişinin bir diğeriyle namaz kılması, tek başına namaz kılmasından daha güzeldir. Bir kimsenin iki kişi ile birlikte namaz kılması tek bir kişi ile namaz kılmasından daha güzeldir. Daha çok olan yüce Allah tarafından daha çok sevilir.”840